Bana Balık Tutmayı Öğret

Yazıma başlarken belirtmek isterim ki özellikle mühendisler ve mühendis adayları için taşıyıcı kolon önemine sahip olan kendi kendine-hayat boyu öğrenme konusu ve öğrenilen bilgileri aktarma yöntemleri üzerinde durmadan önce, bu olguların oluşmasında önemli rollere sahip ana etmenleri uzun uzun açıklamaya çalışacağım. Çünkü günümüzde ne eğitim kurumlarında ne de yaşadığımız toplumda, öğrenmenin ve aktarmanın, nasıl en doğru ve en etkili şekilde yapılacağı üzerinde ya hiç durulmuyor ya da yeterince önem vermeden açıklayıcı tavırdan uzak bir şekilde geçiştiriliyor.

Ülke insanı, neredeyse eğitim-öğretim hayatı boyunca ve sonrasında adeta bir hesap makinesi işlevi görürcesine bilgiyi yük olarak taşıyor ve “bilgiyi kullanmak” vasfından uzak bir hayat yaşamak zorunda kalıyor. Bu sorunun çözülmesi, sorunun kaynağına ulaşılması için kişinin araştırma ve eleştirel düşünebilme yeteneğine sahip olması gerekir. Bu yeteneklerin de özellikle doğru okuma ve ardından doğru anlama gibi şartları barındırması, tüm bu kavramların birbirlerine sıkı sıkıya bağlı olduğunu gösterir.

Okumak, Eleştirmek, Araştırmak…

“Bir gerçeği ortaya çıkarmak, bir sorunu çözümlemek ve eldeki verileri arttırmak için bilimsel yöntem ve tekniklerden yararlanılarak yapılan düzenli çalışma.” Araştırma kelimesinin ilk anlamını merak edip ‘araştırdığınızda’ karşınızda bulacağınız tanım bu şekilde olacak. Bağlantılı olarak öğrenmek ise “Bilgi edinmek.” tanımının yanında “Bir şeye alışmak, bir şeyi alışkanlık durumuna getirmek” gibi anlamlara sahip.

Bu iki kelime ile alakalı yorum yapmadan önce anlamlarını ve aralarındaki ilişkiyi açıklayarak yazıma başlamak istedim çünkü bütün insanların ilerlemesine yön veren araştırma ve öğrenme süreçlerinin nasıl doğru ve faydalı olacak şekilde –özellikle mühendisler tarafından- yönetilmesi gerektiğinin üzerinde durmak istiyorum. Bu amaçla öncelikli hedefim, başta tanımlarını vermiş olduğum “araştırma” ve “öğrenme” kavramlarının benimsenebilmesi için gerekli görülen etkili okuma ve eleştirel düşünce davranışları üzerinde durmak olacak.

Herhangi bir bilgiyi öğrenmek ve bunu kullanabilmek için öncelikli şart, tartışmasız, o bilgiyi oluşturan sebepleri araştırmak ve bunun üzerine düşünmektir diyebiliriz. Böylece bizi ulaşmak istediğimiz noktaya götürecek verilere sahip olur ve sonuçta öğrenme işini gerçekleştirebiliriz. Bu amaçla atacağımız adımlardan ilki kaynak taramak ve bu kaynakları dikkatlice incelemek, okumak olabilir. Özellikle doğru ve etkili okuma, faydalı bir sonuca ulaşabilmemiz için fazlasıyla önemli bir etkinlik. Dolayısıyla yaşantımızın erken dönemlerinden bu yana sürdürdüğümüz yahut öyle sandığımız okuma eylemi, doğru yapılmadığı müddetçe istemediğimiz sonuçlar doğurabilir. Gelin bu meseleyi biraz daha açalım.

Öncelikle, konuyla alakalı olması münasebetiyle Emin Özdemir’in “Eleştirel Okuma” adlı kitabının önsözünden bir pasaj sunarak yukarıda bahsettiğim doğru okumaya dair sizleri fikir sahibi yapmak istiyorum. Emin Özdemir, okumak ve okuryazar olmakla alakalı şu ifadelerde bulunuyor:

“Kişinin okuryazarlıktan okurluğa geçmesi, öncelikle okuryazarlık becerisini sürekli olarak kullanmayı alışkanlığa dönüştürmesine bağlıdır. Bunun yanı sıra okuduklarının artalanına inebilecek, onları eleştirel ve araştırıcı bir yaklaşımla değerlendirecek, sorgulayacak bir donanım gerektirir. Bu donanımın odak noktası da kişinin kafasını bağımsızca kullanabilmesidir. Okuduklarını ölçe tarta, bunlar üzerinde düşüne düşüne sağlam ve sağlıklı bir iletişime girme de ancak bu yolla kişinin kendi özgür bilinci içinde kendi aklını kullanmasıyla gerçekleşebilir.

Pasaj içerisinde de belirtildiği gibi okuryazarlık becerisinin sürekli olarak kullanılması ve alışkanlık haline getirilmesi oldukça önemli. Nitekim okuma etkinliği, hangi alanda çalışma yapıyor olursak olalım, az ya da çok, hayatımıza dâhil olur. Dolayısıyla bu işi olabildiğince iyi yapmak, hem kendimiz hem de çevremiz için sonuçların daha iyi olmasını sağlar.

Okumanın, herhangi bir zaman aralığında gerçekleşen bir eylem gibi görüldüğü kanısı yaygın olsa da derinlemesine düşünüldüğünde sürekliliği olan, belirli başlangıç ve bitiş noktalarıyla tanımlanamayan bir süreç olduğu anlaşılacaktır. Bununla birlikte dikkat etmek gerekir ki okumak ve araştırmak kelimesinin tanımları ‘alışkanlık’ kavramında kesişiyor. Bu bağlamda, okuma-araştırma ilişkisi, devamlılığa sahip olması gereken davranışlardır sonucuyla karşılaşırız. Aynı zamanda okuma alışkanlığı, araştırma-araştırabilme işinin ön şartı olarak da kabul edilebilir.

ZİHNİN IŞIĞI: ELEŞTİREL DÜŞÜNCE

‘Okuma’ etkinliği üzerine söyleyeceğimiz bütün sözlerin ardından ‘eleştirel düşünce’ kavramı çıkagelir. Çünkü bu düşünce yöntemi, edindiğimiz herhangi bir bilgiyi anlayabilmemiz için bir kapı niteliği taşır. Bu noktada bir diğer kavram olan ‘kendi kendine öğrenebilme’ yetisi de işin içine girer. Buna göre bilgi edinmek, anlamak ve dolayısıyla kendi kendine öğrenmek, ancak edinilen bilgiyi sorgulama ve üzerine düşünmenin ardından gerçekleşebilir. Böylece kişi, hayat boyu öğrenme diye tabir ettiğimiz eylemi başlatmış olur.

Biraz daha açacak olursak eleştirel düşünce; okurun okuduklarını yargılaması, sorgulaması, bir başka deyişle kendi aklını kullanarak bir sonuca varmasıdır, diyebiliriz. Bir mühendisin, bir bilim adamının, kısacası araştırma yapan ve üreten insanın ayırt edici özellikleri başlığı altında; sorması, sorgulaması ve yeniyi araması gibi sürekli öğrenmeyi teşvik eden adımlar örnek verilebilir. Buna dayanarak eleştirel düşüncenin, bilinmeyeni ortaya çıkarması ve bilinenin de doğruluğunu yahut yanlışlığını tartışması gibi özellikleri bakımından, başta bireyi sonra da toplumu aydınlattığını söylemek hiç ama hiç yanlış olmaz.

Nitekim aydınlık ve eleştirel düşünce arasındaki ilişkiye dair Melih Cevdet Anday şöyle söyler:

“Cahil olan, karanlık içinde bulunduğu için önünü ve ardını göremez, tökezler, yuvarlanır. Bilen ise yürüdüğü yolu görür, nereye varacağını kestirir. Bu yüzden ona aydın diyoruz haklı olarak.

Aydın olmayan özgür olamaz. Kişiler için de toplumlar için de doğrudur bu. Bilisizlik(karanlık) içindeki toplum, bir köleler toplumudur. Özgürlük nedir anlamaz, düşünmez, körü körüne yaşar, kendisine aşılanmış dogmaları benimsemiştir, seçme yeğleme gücü yoktur.

Bir çağa adını veren aydınlanma ise (Kant’ın dediği gibi söyleyelim) kendi aklımızı kullanma demektir. Sağduyu, insanlar arasında eşit olarak paylaştırılmıştır, akılımızı kullanırsak bize aşılanmak istenen dogmalardan kurtulur ve aydınlığa varırız.”

Anday’ın sözlerinden sonra şunu sormak uygun olacaktır: Türkiye’de araştıran, öğrenen kısacası aydın olan insanı eğitmek için geçerli ve yeterli ölçütleri sağlayan bir eğitim sistemi var mıdır? Bana göre ülkemizin eğitim sistemi, şu ana kadar bahsettiğimiz okuma, araştırma, eleştirel düşünce gibi konuları, gençlere sunma konusunda pek başarılı değil. Özellikle ilkokul sıralarında başlayan ezbere dayalı, sorgulatmayan ve merak ettirmeyen eğitim yöntemimiz, lise yıllarımızın sonuna kadar sürmekte.

Eğitim kitaplarının içerik kalitesizliğinden dolayı kullanılmadığı, sürekli ek kaynağa ihtiyaç duyulan, yetenekler doğrultusunda yönlendirmelerin oldukça az olduğu bir eğitim sisteminden gelen insanları suçlamak, bazı durumlarda yanlış olacaktır. Biz gençlerden beklenilen bilgi birikiminin eksik olmasının temel sebebi; eğitim sürecinde verilmesi gereken okuma ve araştırma alışkanlığının maalesef verilememesi, en azından bunu sağlaması için öğrencilerin yeterince heveslendirilmemesidir.

Söylediklerim radikal düşünceler olarak algılanabilir, bu oldukça doğal. Fakat yıllarca sistemin içinde kendi çabaları ile olabildiğince donanım sahibi olmaya çalışan gençlerin, yaşlıların ve çeyrek mühendislerin; kısacası öğrenmeyi, doğru düşünmeyi ve üretmeyi ilke edinmiş tüm ülke vatandaşlarının daha iyi bir eğitim sistemini hak ettiğini düşünüyorum

Bunun yanında bazı geleneksel aile yapısı da insanların rahatça düşünememesine ve sonuçta üretici bir toplumun ortaya çıkmamasına sebep olabiliyor. Ne yazık ki bizlerden, tüm bu şartlar altında birer bilim adamı olmamız bekleniyor.  Tabiri caizse “Türkiye’de öğrenimin bütün aşamalarına, bireyleri eleştirici bir okuma alışkanlığından uzaklaştırmak için bütün nedenler hazırdır.”

Bu nedenle, öncelikle okuma, araştırma, özgür düşünce gibi davranışların oluşmamasına sebep olan bütün etmenlerin ortadan kaldırılması ve uygun ortamların oluşturulması oldukça gerekli. Ancak bu yöntemle insanlara, hayat boyu öğrenme bilinci aşılanabilir. Böylece hem eğitimsiz bireylerin eğitimi sağlanarak topluma faydalı olmasının önü açılacak hem de hali hazırda kendini yetiştirmeyi büyük oranda öğrenen insanların ilerleyişi hız kazanacak, böylece ülkenin geleceği aydınlığa ulaşacaktır.

Mühendis Olmak

Peki, iyi bir mühendis bu noktaya kadar anlattıklarımızın neresinde yer alıyor? Bunu anlayabilmek için ‘mühendis’ ve ‘iyi mühendis’ kavramları üzerinde biraz duralım.

Yazının başından beri her yeni kavram hakkında ilk olarak bir tanımdan faydalanıyoruz. Bu kısımda da mühendis kelimesinin tanımı hakkında birkaç bilgi vermeyi uygun buluyorum. Böylece her gün yaptığımız işlere, konuştuğumuz şeylere farklı bir açıdan bakabiliriz.

Mühendis, kelime kökeni itibariyle Arapçadır ve “İnsanların her türlü ihtiyacını karşılamaya dayalı yol, köprü, bina gibi bayındırlık; tarım, beslenme gibi gıda; fizik, kimya, biyoloji, elektrik, elektronik gibi fen; uçak, otomobil, motor, iş makineleri gibi teknik ve sosyal alanlarda uzmanlaşmış, belli bir eğitim görmüş kimse” manasını karşılar. Aynı zamanda “Hendese” kelimesinden türemiş olması sebebiyle de ‘matematik işi’ gibi anlamlandırılabilir.

Biz, mühendisliğin ilk anlamını yorumlayalım. Bahsedilen tanımda ifade edildiği üzere mühendis, insan ihtiyaçlarını karşılamak için hayatın neredeyse her alanında çalışır ve üretir. Barınak yapımı, tarım, gıda üretimi, şehircilik gibi tarihi oldukça eskiye dayanan işlerin gidişatında başrolü oynayan mühendislik mesleği, sosyolojik açıdan oldukça önemli bir konuma sahip. Bunun yanında günümüz teknolojisini oluşturan ve geliştiren fizik, kimya, biyoloji, matematik gibi temel bilimler, mühendisliğin vazgeçilmez unsurlarıdır. Mühendislik, belirtilen unsurları kullanarak geçmiş birikimleriyle geleceği şekillendiren kadim bir meslek dalı olarak karşımıza çıkar.

Tüm bunlara dayanarak mühendislik için söyleyebiliriz ki insanlık ve uygarlığın pozitif yönde ivmelenmesi adına başlıca görevler üstlenen, sürekli olarak değişen ve gelişen, dolayısıyla önemli sorumlulukları olan uygulamalı bir bilimdir. Bu nedenle mühendisliği kendi mesleği olarak benimseyen, benimsemek isteyen bireyler, kesinlikle belli başlı özelliklere sahip olmalı.

İyi Mühendis Olmak

Bu kısımda ‘iyi mühendis’in özelliklerine bakmak uygun olacaktır. Hepimizin, gerek ders kitaplarından gerek hocalarımızdan gerekse iş dünyasından aşina olduğumuz bir takım’ iyi mühendis’ özellikleri mevcut. Yaratıcılık, detaylara dikkat etme yetisi, iletişim becerisi, mantıklı düşünebilme, matematik eğilimi, problem çözebilme, teknik bilgi yeterliliği ve hayat boyu öğrenebilme alışkanlığı gibi gereklilikler, iyi mühendisin sahip olması gereken özellikler olarak gösterilebilir. Bunlara ek olarak, birçok kariyer sitesinde işe alımın ön koşulu olarak ‘eleştirel düşünebilme’ özelliği ile karşılaşabiliriz.

İşte tam olarak geldiğimiz noktada anlaşılacaktır ki yazımın ilk kısmında uzunca yer verdiğim okuma-araştırma alışkanlığı, öğrenme yöntemlerine aşinalık ve eleştirel düşünebilme yeteneği, iyi bir mühendis için olmazsa olmaz kıstaslardır. Mesleğini önemseyen ve bu uğurda çalışan, üretmek için uğraşan mühendisler, ancak kendi kendine öğrenerek, kendi kendine çözüm geliştirerek ve eleştirel-bağımsız düşünmeyi alışkanlık haline getirerek amaçlarına ulaşabilirler.

Günümüz eğitiminin dezavantajlarından bahsetmiştik. Bütün dezavantajlara rağmen artık içinde bulunduğumuz teknoloji çağının getirisi olan imkânları kullanabilmek kaybettiklerimizi geri alabilmemiz için müthiş bir avantaj. Bunu sağlamanın da başlıca yolu-birçok kez tekrar ettiğim gibi-kendi kendine ve hayat boyu öğrenebilme yeteneğinin kazanılmasına bağlıdır. Bahsettiğimiz yeteneklerin oluşumu da-yine birçok kez tekrar ettiğim gibi-doğru okumak, doğru araştırmak ve doğru düşünmenin öğrenilmesi yoluyla sağlanabilir.

Araştırmanın ve okumanın uygun bir şekilde yapılabilmesi için araştırmacının gereksinim duyduğu kaynaklara sahip olması gerekir. Bu kaynakların belirlenmesi araştırmanın gidişatı adına oldukça önemlidir. Yanlış seçilen, araştırma için belirlenen konunun özelinden uzak olan kaynaklar, hem araştırmacıyı yorar hem de yapılan çalışmayı yanlış sonuçlandırır. Dolayısıyla bir araştırmacı için doğru kaynakları bulmak, yani “literatür taraması” oldukça önemlidir.

Mühendislik dalları, kendi içinde farklı alt alanlar oluşturdukları için eğitim sürecine devam eden mühendis adayları, alanlarıyla alakalı kaynak seçiminde titiz davranmalıdır. Gittikçe derinleşen ve ayrışan mühendislik dallarında, kaynakların farklılaşması ve artması, araştırmacı için bir yandan fırsatken doğru kaynak seçimini zorlaştırması bakımından sorun da teşkil edebilir. Bunun yanında iç içe geçmiş mühendislik dalları için de aynı şeyleri söylemek mümkün. Kısacası bahsettiğim sorunların önlenebilmesi için literatür taraması şart.

Literatür Taraması Nasıl Yapılır?

Çalışmaya başlarken araştırmacının yapacağı ilk iş, kendine bir problem belirlemek olacaktır. Tabi seçilen problemin öneminin, yapılacak araştırmanın değerini artıracağını bilmekte fayda var. Ardından, bu problemi seçmesindeki amacı kendine açıklamak ve çözüm aşamalarını belirlemek gidişat açısından uygundur. Devam eden kısımda araştırmacı, kendini sınırlamalı, yani araştıracağı konunun çizgilerini belirginleştirmelidir. Böylece bir sonraki adımda gerekli hale gelecek olan literatür taraması ve kaynakların sınıflandırılması işlemine ön hazırlık yapılmış olur.

Literatür taraması; ilgilendiğiniz ve araştırma yaptığınız konuyla alakalı verilerin saptanmasını, yapacağınız araştırmanın bilimsel bir temele oturtulmasını ve sizinkine benzer çalışmaların sonuçlarını görmenizi sağlar. Böylece seçtiğiniz konuya ilişkin daha önce yapılan çalışmaları inceleyerek araştırma konunuzun daha önce cevaplanıp cevaplanmadığını öğrenebilirsiniz.

Literatür tarama uygulama adımlarını şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Araştırma konusu ve alt konularla alakalı kaynakların, çalışma sonuçlarının kapsamlı olarak taranması
  • Araştırma problemi alanına ilişkin tarama
  • Özel olarak araştırma problemi ile ilgili tarama
  • Araştırma sonuçlarının yorumlanması ve tartışılması için tarama

Bu dört aşama düzenli bir araştırma için oldukça önemli. Özellikle son aşamada araştırmacı, kendisine ve başkasına ait fikirleri araştırmasına dâhil ederek özgün bir sonuç ortaya çıkarır.

Birkaç yolla literatür taraması işlemi gerçekleştirilebilir. Bunlardan başlıcası birincil ve ikincil kaynakların dikkatlice incelenmesidir. Birincil kaynaklara, “Özgün kitapların veya makalelerin yayınlandığı dergiler örnek verilebilir. Birincil kaynak olarak tanımlayabileceğimiz kitaplar, çeşitli çalışmaların derlemesi olarak ortaya çıkmayan, tez veya tezlerin kitap olarak basılmadığı, özgün olan çalışmalardır.”

İkincil kaynaklar ise şu şekilde açıklanabilir: “Başka araştırmacıların, araştırma sonuçlarını gösteren yayınlar, bunlara örnek olarak verilebilir. Ansiklopediler, kitaplar ve derleme makalelerinde yazarlar, daha önce yapılmış olan araştırmaları özetlemekte ve sonuçları hakkında bilgi vermektedirler. Ansiklopediler daha önce yapılmış olan araştırmalar sonucunda elde edilen bilgileri kapsamaktadır.”

Literatür taraması sürecinde bazı pratik yöntemleri kullanmak işleri biraz daha kolaylaştırır. Araştırmanın başlangıcında, yeni çalışmalardan itibaren eskiye doğru giden bir yol izlenerek kaynaklar taranır. Böylece yeni çalışmaların kaynakçalarında eski çalışmaları bulabilir ve onlara ulaşabilirsiniz. Ardından, ulaşılan eski kaynaklar içerisinde probleminizi ilgilendirenler saptanır ve onlar üzerinde çalışmalar yapılır. Saptanan kaynakların özet kısmı içermesi halinde çalışma önceliği bu kısma verilmelidir. Sonrasında içerik yahut dizin kısmı incelenerek belirlenen anahtar kelimeler taranır. Tüm bu süreçlere oldukça titiz olmak gerekir. Özellikle gereksiz kaynak kullanımından kaçınmak işleri oldukça kolaylaştıracaktır.

Literatür taramasının ardından elde edilen bilgilerin daha sonra kullanılabileceği ihtimali üzerine bir rapor hazırlamak araştırmacı için oldukça faydalı bir yol olarak kabul edilir. Böylece edinilen bilgiler özetlenir, tekrar edilir ve pekiştirilir. Bunun yanında rapora eklenecek kişisel fikirler, ortaya yeni bir hipotezin çıkmasını da sağlayabilir. Böylece özgün bir ürün için ilk adımlar atılır ve araştırmacı, bilim adına, önemi azımsanamaz bu etkinliği tamamlamış olur.

Al Oltayı Eline!

Sonuç olarak; okumak, araştırmak, öğrenmek ve eleştirel düşünmek, kendini yetiştiren insanların hayatları boyunca vazgeçmediği etkinlikler olarak karşımıza çıkar. Bu insanların en belirgin özellikleri başarılı olmalarıdır. Üreten, çözüm sunan, analitik düşünen, yaratıcı olabilen kişiler -başarılı mühendisler- ancak ve ancak hazıra konmadan, isteyerek ve zevk duyarak araştıran bireyler arasından çıkar.

Başkasının oltasındaki balığa uzanmak, üretmemek, sorgulamamak; kendini iyi mühendis olarak tanımlayan kişilerin sahip olabileceği davranışlar değil. Bir mühendis, hayatı boyunca karşılaştığı her şeye araştırmacı bir açıdan bakmalı. Bilgiyi, “Neden böyle? Ya öyle değilse? Acaba daha farklı olabilir mi?” gibi sorularla karşılayan insanlara, mühendislere toplumumuzun ihtiyacı var. Çünkü üretmek, yenilemek ve ilerlemek, ancak doğru ve iyi kabul edileni sorgulayarak gerçekleştirebileceğimiz eylemlerdir.

Bu nedenle biz mühendisler ve mühendis adayları, bilgi denizinin kıyısında bekleyenler değil, ömür boyu o denize açılıp olta atanlar olmak zorundayız.

Kaynakça
  • Özdemir, E. (2013). Eleştirel Okuma. İstanbul: Bilgi Yayınevi
  • Büyüköztürk, Ş., Akgün, Ö. E., Karadeniz, Ş., Demirel, F. ve Kılıç, E. (2013). Bilimsel araştırma yöntemleri. Ankara: Pegem Akademi
  • Fraenkel, J. R. Ve Wallen , N. E. (2006). How to Design and Evaluate Research in Education. USA: McGraw Hill.
  • https://tdk.gov.tr
  • https://acikders.ankara.edu.tr
  • http://engineeringschools.com

admin

Çeyrek Mühendis; geçmişten gelene, gelecekte değer kazandıran mühendislik platformu!

80% LikesVS
20% Dislikes

admin

Çeyrek Mühendis; geçmişten gelene, gelecekte değer kazandıran mühendislik platformu!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.